Ülkemiz coğrafyası deprem fay hatlarının etkili olduğu bir bölgede bulunuyor.
Türkiye'de yaşanacak güçlü bir depremin ardından tsunaminin yaratacağı etki, uzmanlar tarafından araştırma konusu oldu.
Dünya ise, tsunaminin yıkıcı etkisiyle, 2004'te yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği Endonezya'nın Sumatra Adası açıkları ve 2011'deki Japonya Tohoku'daki depremlerin ardından tanıştı.
Tsunamiler daha çok okyanuslar gibi açık denizlerde etkili gözükse de geçtiğimiz yıl İzmir Seferihisar açıklarında meydana gelen deprem sonrası sahilde yaşanan ani su yükselmesi, bunun Türkiye'de de belirli bir ölçeğe kadar tehlikeli olabildiğini gösterdi.
Boğaziçi Üniversitesi Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Kalafat, "1-7 Mart Deprem Haftası" kapsamında merkezin çalışmaları ve Türkiye'deki tsunami riski üzerine değerlendirmelerde bulundu.
"BAZI ALTYAPI ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI"Kalafat, araştırma merkezi kurma çalışmalarına 2004'teki Endonezya Sumatra depremi sonrası meydana gelen tsunami felaketinden sonra başladıklarını anlatarak, 2017'de Birleşmiş Milletler'in Oşinografi Komisyonu'nun tsunami uyarı merkezi olmak için bazı altyapı çalışmalarını tamamlayarak akreditasyon yaptıklarını kaydetti.
Ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz'de tsunami gözlem ve uyarı merkezi olarak çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Kalafat, merkezdeki en önemli özelliğin sismik istasyonların yanı sıra su seviyesi istasyonlarının da bulunması olduğunu dile getirdi.
"MARMARA'DA 2 METRE BEKLENİYOR"Kalafat, üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'deki tsunami açısından riskli bölgelerle ilgili şunları aktardı:
"Ağırlıklı olarak Ege ve Akdeniz bizim için daha riskli. Güney batı sahillerimizde, Girit, Muğla, Gökova, Fethiye, Antalya civarında 3 metrenin üzerinde tsunami olma olasılığı var. Akdeniz'de Girit yayı diye tabir ettiğimiz alan aslında Afrika plakasının Ege-Anadolu plakasının altına daldığı bir levha sınırı. Büyük depremler de levha sınırlarında oluyor. Tarihsel kayıtlara da baktığımızda Girit ve 12 Adalar civarında önemli tsunamiler olmuş. Marmara'da ise ağırlıklı olarak beklediğimiz tsunami, örneğin 7 şiddetinde büyük bir deprem sonrası olabilir. Marmara'da 2 metre civarında bir su yükselmesi bekleniyor. 2 metrelik su seviyesinin yükselmesi bile belirli bölgelerde problem ve hasar yaratabilir."
Kalafat, sahile yakın bölgelerde özellikle Akdeniz bölgesi için tsunamiye yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayarak, Marmara Denizi'nin içinde de bin metrenin üzerinde, çeperleri kalın, genç alüvyonlarla ve sedimanlarla çevrili üç derin çukur olduğunu anlattı.
Büyük bir deprem sonrasında etkilenen sediman tabakalarının hareketine bağlı olarak tsunami olasılığının görüldüğünü belirten Kalafat, Marmara'da beklenilen tsunamilerin heyelan kaynaklı olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Doğan Kalafat, deprem olmasa bile tsunamiyle ilgili erken uyarı verebilecek kapasitelerinin bulunduğunu ifade ederek, deprem sonrası ikinci bir tehlikeyi bertaraf etme adına bunun önemli olduğunu kaydetti.
Kalafat, "Yaklaşık 4 ila 7 dakika arasında tsunamiyle ilgili erken uyarıyı verebiliyoruz. Bu süre de önemli. Çünkü toplum bu bilgiyi aldıktan sonra tsunami tahliye noktalarından güvenli bölgelere ulaşabilir. Türkiye çapında su seviyesi istasyonlarını daha sık konumlandırarak, buradan gelecek hem deprem hem de su seviyesi bilgisiyle tsunaminin boyutu, gelişmesi ve erken uyarı verme kapasitemiz var." ifadelerini kullandı.
Özellikle Ege Denizi ve Akdeniz'de yaşanacak depremler sonucu oluşabilecek tsunamilere karşı tedbirli olunması gerektiğini belirten Kalafat, Türkiye'deki tsunaminin açık denizlerde olduğu gibi büyük felaketlere yol açmayacağını anlattı.
Kalafat, sahil bölgelerindeki yapıların zarar görebileceğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Deniz tabanında olacak deprem sonrasında toplumun şunu bilmesi gerekir, örneğin depremin büyüklüğü 6'nın üzerine çıktıysa tsunami olabilir. Uyarlılara dikkat edip, sahilden uzaklaşarak, mümkün olduğu kadar yüksek kesimlere tahliye olunmalı. Toplum bunu bir refleks olarak düşünmeli. Tsunami tabelaları da bir bilinç oluşturması açısından da önemli."
Geçmişte Fethiye açıklarında meydana gelen 6'nın üzerindeki bir deprem sonrası insanların günlerce tsunami olacağı endişesiyle panik halinde hareket ettiğini hatırlatan Kalafat, olası bir tsunaminin depremden 20-30 dakika sonra yaşanabileceğini ve günler sonra gelmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Türkiye'deki tsunami gözlem istasyonları hakkında bilgiler veren Kalafat, enstitülerinin haritalı mesaj gönderimi gerçekleştiren tek hizmet sağlayıcı olduğunu ifade etti.
Türkiye'de 25 su seviyesi istasyonu bulunduğunu bildiren Kalafat, istasyonların ağırlıklı olarak Marmara'da ve tüm Türkiye sahilleri boyunca yer aldığını kaydetti.
Bu istasyonların sayısının artmasının önemli olduğunu anlatan Kalafat, "Ülkemiz doğal afetler açısından riskli bir bölgede. Dolayısıyla depremler ve sonrasında oluşacak tsunamilerle ilgili toplumumuzun bilinçli olması gerekiyor. Aynı zamanda depreme dayanıklı binalarda oturmanın yanı sıra deniz sahiline sıfır, dere yataklarına hiçbir şekilde ev yapmamamız gerekir. Buralar depremde ve deprem sonrası oluşabilecek tsunamilerde hasar görecektir." diye konuştu.
AA